"NeyinLe övünüyorsun?"

Konu: "NeyinLe övünüyorsun?" Perş. Ekim 21, 2010 10:16 am

NEYİNLE ÖVÜNÜYORSUN?

-Soyunla mı övünüyorsun?
Çok itibarlı dedelerin vardı. Sözüne sahip çıkan yaptıkları önemli dedelerin şimdi nerede, kabre girerken ayrıcalıklı olduğuna işaret eden bir hali var mıydı, mezar taşı mermerden yeni yapı olmasının ona ne faydası var. Ya şimdi ne haldeler toprağa karışmış bedenlerine bir faydası oldu mu dünyadaki serveti, itibarlı diğer aile fertleri . . .
Unutmamalıdır ki üstünlük takva iledir. İnsanın hayatında takva süsü yoksa itibarlı soyun hiçbir kıymeti yoktur.
Soy ve aile itibariyle övünmekten sakınmalıyız derken ayrıcalıklı sayarak başkalarından kendini özel hissetmekten kaynaklanan kibre karşı dikkat çekmeliyiz ki, bu ayrılık insanın felaketi olabilir. İnsanın kendisini yalnızlığa mahkum etmesinin bir yolu yine ailesi. Allah’ın rızası olsa bile bu yönüyle ailesinden kendine pay çıkarması doğru değil ve fayda getirmez.
Her haliyle bizlere örnek Allah’ın habibi Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de dünya hanımlarının en faziletlisi kızı Fatımatü’z Zehra (r.a.)’ ya;
-Baban peygamber diye güvenme! Allah’a çokça secde et, tavsiyesini buyurmuştur.

-Güzelliğinle mi övünüyorsun?
En basit bir örnekle küçük sivilce, leke yeter güzelliğine gölge düşürmeye. Geçip giden her yıl ise güzelliğin kalp güzelliği olması gerektiğinin delilidir. İnsan güzelliğine güvenerek; sanki her zaman güzel olması elinde olabilecekmişçesine gururlanması ve bu güzelliğini Allah’ın emrettiği şekilde muhafaza etmesi gereken emr-i ilahiye aykırı olarak tefsir etmesi yanlışlığına düşülmektedir. Halbuki güzellik nimetine de şükretmeli kendi nefsimizi ayrıcalıklı kılacak şekilde ön plana çıkarmaktan sakınmak gerekir.
“Hangi güzel yüzdür ki toprak olmadı. Hangi güzel gözdür ki yere akmadı.”
-Hiç hastalık görmeyen bedeninle mi övünüyorsun?
Hastalıktan perişan olan bedenlerden ibret alıp şükretmek yerine bir gururlanma olması ne büyük bir acziyettir!
-Kimsede olmadığına inandığın yeteneklerine mi güveniyorsun?
Bir tek gözün bile şükrünü ifa etmekten acizken nasıl olur da bir anda elinden gidecek sağlığın dolayısıyla yok olacak yeteneklerinle övünebilirsin!

-Yoksa ilminle mi övünüyorsun?
İbliste çok bilgiye sahipti ve çok meseleleri çozümlemişti ama biliyoruz ki Allah’ın gazabına düçar olmuştur.bizi kibir ve gurura sevk edecek Allah’tan uzak işlere sebep olacak ilimden yine Allah’a sığınmak gerekir. Gerçek ilim nefsini bilmektir. Hakk’ı görmeyen göz, Hakk’ı işitmeyen kulak, Hakk’ı bilmeyen akıl hiçbir şey bilmiyor demektir. İlimden murat; Allah’ın emirlerini bilip onlara sarılmak yasaklarını öğrenip onlardan kaçınmaktır.
-Bir sebeple kavuştuğun servetine mi güveniyorsun?
Karun’u düşündü ki o mal belası ile helak olmuştur. Firavun’un hakimiyet ve saltanatı Allah’ın gazabından kendisini kurtarabildi mi yoksa her istediğini servetinle satın alabileceğinin her şeyin bir fiyatı mutlaka var diyenlerden misin? Unuttuğun bir şey var ki o da Allah’ın taktiridir ki senin mal ve servetine bir kıvılcım yeter yok olması için.
Nice hayatlar vardır mal ve mülkün içinde huzursuz, tatmin olmamış gönüllerle günleri geçirirken Allah’ın taktirine rıza göstermiş varlığında şükreden yokluğunda sabreden bir bilinçle huzurludur.
-İş hayatındaki başarıların seni gururlandırıyor kendine mi güveniyorsun?
Öyle değil mi; hırsınla yeni fikirler üretip uygulamaya çalışıyorsun kendini geliştiriyor yeni bilgilerle başarını destekliyorsun; ama bu kadar işinin arasında kulluk vazifeni unutuyor namazla seni yaratana seni secde etmenin huzurundan kendini mahrum ediyor, dünyanın bütün işleriyle amacını aşacak şekilde meşgul oluyorsun.
Yanlış olan insanın güzel güzel giyinip olmayanlara karşı gösterişte bulunması, kibirlenmesi, böbürlenmesidir. Haram olan da ancak bu kendini beğenmişliktir. Yoksa rızık için çalışmak değil sadece işle meşguliyet esnasında namazı geçirmek, Allah’ın taktiri helal kazanca rıza göstermemektir.
Her sahibi olduğumuza rıza göstermeli şükrünü bilmeli ve amacımız Allah’ın rızasından ayrı olmamasına dikkat etmeliyiz.
Her şeyden önce İslam diniyle şereflenmişiz. Bu sebeple İslam’ın gereğini yerine getirmeliyiz. İslam’ın hakkı ise İslam’ın emir ve yasaklarını olduğu gibi tatbik etmek nefsimizin çirkin tekliflerinden uzak durmaktır. Niyetimizi daima temiz tutmalıyız çünkü kötü niyetler kalb için büyük tehlikedir.
İnancın da şükrünü yerine getirmeliyiz, öyle bir zamandayız ki her an ansanın inançları tahribe ugrayabilir. Allah’a ve Rasullullah (s.a.v.)’a iman etmenin hakkını vermeliyiz. İman lisanla ikrar, kalble tastikten ibarettir.